HAYATA DAİR

Prokrastinasyon: Yarın Hallederiz!

Evet, hepimizin zaman zaman başına gelen bir durum erteleme hastalığı, ya da yaygın adıyla prokrastinasyon. Belki şimdi bu blog yazısını okurken bile yapmanız gereken başka bir iş vardır, kim bilir? Bu konuda yalnız değilsiniz, ben de dahil olmak üzere birçok insan bu “yarın yaparım” tuzağına düşüyor. Gelin, hem kendi deneyimlerimden hem de psikologların söylediklerinden yola çıkarak bu hastalığa bir göz atalım.

Erteleme: Sadece Tembellik mi, Yoksa Daha Fazlası mı?

Yıllarca erteleme hastalığını tembellikle eş anlamlı sandım. “Yapmak istemiyorum, o yüzden yapmıyorum” diye düşünürdüm. Ancak zamanla anladım ki bu, buzdağının sadece görünen kısmıymış. İşin içine girince, ertelemenin aslında altında yatan birçok duygunun, düşüncenin ve hatta korkunun bir yansıması olduğunu fark ettim. Bir projenin son teslim tarihi yaklaştığında kalbimin hızlanması, karnımın ağrıması… Bunlar sadece tembelliğin belirtileri olamazdı.

Ünlü psikolog Dr. Timothy Pychyl, prokrastinasyonu şöyle tanımlar: “Bir görevi, daha iyi bir sonuç elde etme potansiyeli olmasına rağmen, kasıtlı olarak geciktirmek.” Burada kilit kelime kasıtlı. Yani biliyorsunuz ki daha iyi olabilir, ama yine de yapmıyorsunuz. Neden?


Psikologlar, ertelemenin sadece yüzeysel bir alışkanlık olmadığını, genellikle duygu düzenleme ile ilgili olduğunu vurguluyorlar. Yani, hoş olmayan duygulardan kaçınmak için bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkıyor.

  • Mükemmeliyetçilik ve Başarısızlık Korkusu: Birçok kişi, işi mükemmel yapamayacağı korkusuyla hiç başlamaz. “Ya yeterince iyi olmazsa?” düşüncesi, o kadar bunaltıcı olabilir ki, işi hiç yapmamak daha az acı verici görünür. Düşünsenize, bir sunum hazırlamanız gerekiyor ve aklınızda sürekli “Bu, kariyerimin en iyi sunumu olmalı!” düşüncesi dönüyor. Bu yükün altında ezilip, son ana bırakmanız kaçınılmaz hale gelebilir.
  • Belirsizlik ve Aşırı Yüklenme: Bazen ne yapacağımızı bilemediğimizde, iş gözümüzde büyür ve felç oluruz. Görev çok büyük, çok karmaşık geldiğinde, başlamak imkansızlaşır. Bir psikolog, bu durumu şöyle özetlemişti: “Büyük fili nasıl yersiniz? Lokma lokma.” Ama biz filin tamamını bir anda yemeye çalışınca, erteleme devreye giriyor.
  • Düşük Enerji ve Motivasyon Eksikliği: Kronik yorgunluk, stres veya depresyon gibi durumlar da ertelemeyi tetikleyebilir. Vücudunuz ve zihniniz tükenmişken, odaklanmak ve harekete geçmek çok zordur. Bu noktada kendimize şefkatli yaklaşmak önemli.
  • Haz Peşinde Koşma (Hedonizm): Beynimiz, acıdan kaçınma ve hazza yönelme eğilimindedir. Yapmamız gereken bir iş zor veya sıkıcı olduğunda, beynimiz bizi daha eğlenceli ve anlık tatmin sağlayan aktivitelere yönlendirir. Sosyal medyada gezinmek, dizi izlemek… Bunlar anlık mutluluk verir, ama uzun vadede pişmanlığa yol açar.

Tecrübelerimden Süzülenler: Bu Çemberi Kırmak Mümkün mü?

Ben de bu döngüde uzun süre debelendim. Ancak farkındalık ve küçük adımlarla işlerin değiştiğini gördüm. İşte benim için işe yarayan birkaç şey:

  1. Küçük Başlayın, Çok Küçük: Bir görevi “bitirmeyi” değil, “başlamayı” hedefleyin. 15 dakikalık bir kuralım var: Sadece 15 dakika o işle ilgileneceğim. Bitirmesem bile, o 15 dakikada bir adım atmış oluyorum. Çoğu zaman, o 15 dakika, işi daha da uzatmama yardımcı oluyor.
  2. Mükemmeliyetçilikten Vazgeçin: “Yeterince iyi” kavramını benimseyin. Her şeyin kusursuz olması gerekmiyor. Bir projenin %80’i bile, hiç yapılmamış halinden çok daha iyidir. “Bitmiş, mükemmelden iyidir” sözü, benim için bir mantra haline geldi.
  3. Kendinizi Affedin ve Anlayın: Erteleme alışkanlığınızın altında yatan nedenleri anlamaya çalışın. Kendinize karşı şefkatli olun. Kızmak veya suçlamak yerine, “Şu an ne hissediyorum? Neden bu işi yapmaktan kaçınıyorum?” diye sorun.
  4. Ortamı Düzenleyin: Dikkat dağıtıcıları en aza indirin. Telefonu başka odaya koymak, bildirimleri kapatmak, çalışma alanınızı düzenlemek… Bunlar küçük gibi görünse de, büyük fark yaratıyor.
  5. Kendinizi Ödüllendirin: Küçük adımlar attığınızda bile kendinizi ödüllendirin. Bu, beyninizin o aktiviteyi olumlu bir şeyle ilişkilendirmesine yardımcı olur. Bir kahve molası, kısa bir yürüyüş…

Son Söz: Yalnız Değilsiniz!

Erteleme hastalığı, modern dünyanın yaygın sorunlarından biri. Önemli olan, bunun bir karakter eksikliği olmadığını, genellikle altında yatan daha derin nedenleri olduğunu anlamak. Kendimize karşı sabırlı, anlayışlı ve şefkatli olarak, bu alışkanlığın üstesinden gelebiliriz. Bu blogun ilk yazısında dediğim gibi, bu fikri hayata geçirmemiz tam 7 senemizi aldı. Ama başlayınca anladım ki, aslında 7 sene süren sadece ilk adımı atabilmekmiş. Unutmayın hiç bir şey için geç değil! Sadece isteyin, herşeyi unutun ve ilk adımı atın!

Sağlıcakla ve anda kalın!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu