“Too Much” dizisini çıktığı gibi izledim. Neden mi? Çünkü fragmanı gerçekten eğlenceli bir dizi olacağı vaadini veriyordu. Ancak, Lena Dunham’ın senaristlik ve oyunculuk alanlarında çıkış yaptığı “Girls” gibi, yüzde doksanının zaman kaybı ve klişe konuları hiç etkileyici olmayan bir biçimde işleyeceğini nereden bilebilirdim ki?
Evet arkadaşlar, bu bir dizi eleştirisi ve baştan söylemeliyim ki hiç pozitif bir yanı olmayan bir eleştiri olacak ve biraz spoiler içerebilir. Şimdi öncelikle “Too Much”tan önce Lena Dunham’ın tarzını ve tavrını biraz konuşalım. Daha doğrusu, benim bu konudaki hislerimi.
“Girls” dediğim gibi, Lena Dunham’ın çıkış yaptığı diziydi ve inanın bana, ilk sezonunu, hatta cömert davranmak için ikinci sezonun yarısına kadar da diyebilirim, bayılarak keyifle izlemiştim. Harika dozda bir gerçeklik, uygun ve etkileyici miktarda uyuşturucu/cinsellik/çıplaklık ve kara mizahın hakkını veren, vermek istediği mesajı profesyonel şekilde ileten bölümlerdi.
Ama sonrası hüsran oldu. Dizi, gereksiz dramlar ve çıplaklıklar barındıran, absürtlüğün doğru işlenmediği ve bazı kavramların (feminizm, anksiyete, mizojini vb.) popülaritesinin ekmeğini yiyen bir işe dönüştü. İşin en can sıkıcı yanı ise, bu kavramların çoğu zaman tam tersi davranışların dizide normalleştirilmesiydi. “Girls”ün 13 sene önce çekildiğini düşünürsek, “gençlik, toyluk” diye bu hatalara bir miktar tolerans gösterebiliriz.
Ancak bu kadar abartılarak reklamı yapılan, gerçekten çok iyi oyuncuları barındıran “Too Much” dizisinin de aynı hisleri uyandırması yakışık almadı.
Öncelikle, başrolümüz tatlı ve minnoş bir hanım kızımız. Uzun süreli ilişkisi travmatik bir şekilde bitince, New York’taki hayatını sorgular ve o anda Londra’dan bir iş teklifi alır. Tabii ki klasik olarak Londra’da yeni bir hayat kuracak, temiz bir sayfa açacak vesaire. İlk golü, kiraladığı evin ilandakiyle alakasız bir daire olduğunu görünce yiyor. Ve bu, yiyeceği goller silsilesinin sadece başlangıcı oluyor.
Yazıma devam etmeden önce şunu belirtmeliyim ki ben böyle klişe romantik komedi temalarını çok severim. Güzel işlensin, sınırsız ve sonsuz izlerim ya da okurum. Ancak burada kilit nokta, güzel işlenmesi. “Too Much” bunu maalesef becerememiş bir dizi.
Başroldeki ablamız Jessica’nın oyunculuğu ciddi anlamda kötü. (Bunun karakterin böyle yazıldığıyla savunulduğunu duydum ama hayır, ben garip yazılmış bir karakter değil, gerçekten kötü bir oyunculuk görüyorum.) Diğer başrol sayabileceğimiz Felix karakteri ise ortalamanın bir tık üstünde bir oyunculuk sergilemiş.
Evet, bu iki sıkıntılı karakter kesinlikle birlikte olabilir ama dizi boyunca aralarında derinlik içeren hiçbir şey yaşanmıyor. Dizinin sonunda Jessica, kendinden geçerek Felix’i affetmeye (kendini affettirmeye de diyebiliriz) gidiyor ve ne hikmetse, tüm sevdiklerinin bulunduğu bir kilise düğünüyle evleniyorlar.
Dizide maalesef yine “Girls”de olduğu gibi, diziye hiçbir katkı sağlamayan birçok cinsellik ve çıplaklık içeren sahne bulunuyor. Uyuşturucu ve partileme sahneleri de yine ne yazık ki “Girls”teki sahnelerle aynı denebilecek kadar benzer. Toksik eşcinsellik (Girls’teki gay karakterler neredeyse tamamen çok eğlenceli ve pozitif yazılmıştı buradakilerin aksine) örnekleri fazlaca var ve dizi mini bir dizi olmasına rağmen hikayesinde bir yoğunluk ya da derinlik göremedim. Jessica’nın minnoş köpeğinin öldüğü sahnelere gerçekten üzüldüm, ne yapabilirim ki, ben bir köpek insanıyım.
Ancak 10 bölümlük bir dizinin, konsantre bir şekilde çekilecek 2 bölümle de anlatılabileceğini düşünüyorum. Yani 8 bölümü çöp diyebiliriz. Asıl eleştirdiğim kısım, Lena Dunham’ın bunca senedir kalemini ve yaratıcılığını zerre kadar geliştirmemesi. En can sıkıcı durum ise, bu tarz insanların önüne sunulan imkanlar ve “başarılı ünlüler” olarak lanse edilip biz izleyicilere kakalanması. Sonuç olarak benim için inanılmaz sıkıcı ve başta da bahsettiğim gibi bazı çok oyuncuların haricinde oyunculuk, senaryo ve yönetmenlik anlamından vasatın altında kalan bir diziydi. Kimseye tavsiye etmiyorum ama sevmediğim insanlara kesinlikle tavsiye edeceğim(Bu kısmı şeytani kahkaha efektiyle okumanız önerilir.)!




